İhale Bilgisini Sızdırmak Suçtur: Yargıtay'dan "Kamu Zararı Olmasa Bile Fesat Oluşur" Kararı
Kamu ihalelerinin temel taşı, 4734 sayılı Kanun'un 5. maddesinde de belirtildiği gibi "rekabet" ve "gizlilik" ilkeleridir. Bu ilkelerin en kritik noktası ise, idarenin bir iş için ödemeyi göze aldığı üst limiti belirleyen "yaklaşık maliyetin" gizliliğidir. Bu gizli bilginin ihale katılımcılarına veya ilgisiz üçüncü kişilere sızdırılması, TCK'nın 235. maddesinde düzenlenen "ihaleye fesat karıştırma" suçunun en net hallerinden birini oluşturur. Ancak uygulamada, bu suçun tamamlanması için bilgiyi alan kişinin ihaleye fiilen katılması, rekabetin somut olarak engellenmesi veya bir kamu zararının doğması gerekip gerekmediği yönünde ciddi hukuki tartışmalar yaşanmaktadır.
Bu tür karmaşık ihale suçları, hem kamu görevlileri (özgü suç faili olarak) hem de firmalar (azmettiren veya yardım eden olarak) için ağır hapis cezaları riski taşımaktadır. Bu süreçlerde, soruşturma aşamasındaki "ikrar" beyanlarının, telefon dinleme kayıtlarının (TAPE) ve bilirkişi raporlarının doğru analizi hayati önem arz eder. Bu karmaşık süreçlerin yönetilmesinde ve hak kayıplarının önlenmesinde Yaka Danışmanlık uzmanlığından destek almak, hukuki pozisyonun doğru belirlenmesi açısından kritik bir fark yaratmaktadır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 28.12.2021 tarihli ve 2018/553 E., 2021/680 K. sayılı kararı, "yaklaşık maliyet sızdırma" eyleminin (TCK 235/2-b) bir "tehlike suçu" olduğunu, zararın veya rekabetin fiilen engellenmesinin gerekmediğini net bir şekilde ortaya koymuştur. Ancak karar, lehe kanun değişikliği ve zamanaşımı hükümleri nedeniyle davanın düşmesiyle sonuçlanarak, ceza hukukunun zaman bakımından uygulanmasına dair de önemli bir ders vermiştir.
Kararın İlgili Kısmı
"...yaklaşık maliyete ilişkin ve sair gizli tutulması gereken bilgilerin 'ihale sürecinde görev alan kamu görevlileri' tarafından yetkisiz kişilere verilmesiyle veya bu bilgilerin ifşa edilmesiyle ihaleye fesat karıştırma suçunun tamamlanmış olacağı... söz konusu bilgiyi edinen kişilerin gerek kendi adına gerekse şirketi adına ihaleye katılmasının gerekli olmaması... karşısında, sanıklar... zincirleme olarak ihaleye fesat karıştırdıkları, sanıklar... ihaleye fesat karıştırma suçuna azmettirdikleri... kabul edilmelidir."
Olayın Arka Planı: Kamu Görevlilerinden Sivillere "Yaklaşık Maliyet" Akışı
Olay, Jandarma Komutanlığı'na gelen bir ihbar mektubuyla başlamıştır. İhbar, bir Ana Bakım Komutanlığı'nda yapılan yedek parça ihalelerinde usulsüzlük yapıldığı yönündedir. Yürütülen soruşturmada, sanıkların telefonları dinlemeye alınmıştır (TAPE).
Dinlemeler sonucunda, Komutanlığın tedarik kısmında sivil işçi olarak çalışan ve "ihale aşamasında görevli kişi" sayılan sanıklar ... ve ...'ın, daha önce aynı birlikte görev yapmış eski amirleri olan sanık (Binbaşı) ...'a dört ayrı ihaleye ait gizli olan yaklaşık maliyet bilgilerini aktardıkları tespit edilmiştir. Sanık (Binbaşı) ...'un da bu bilgileri, ihale takibi yapan diğer sivil sanıklar ... ve ...'a ilettiği anlaşılmıştır.
Telefon kayıtları bu bilgi akışını net bir şekilde ortaya koymuştur. Örneğin:
- 12.2009 tarihli ihalede (Yaklaşık Maliyet: 394.500 TL), sanık ...'in sanık ...'a "Üçyüz doksan dört" dediği ve sanık ...'un da diğer sanıklara "3 kalem rulman 394.000" şeklinde mesaj attığı görülmüştür.
- 01.2010 tarihli ihalede (Yaklaşık Maliyet: 1.026.725 TL), sanık ...'in sanık ...'a "1.026" dediği, sanık ...'in de bu bilgiyi diğer sanığa "plaka" şifresiyle aktardığı ("...plakayı 1040 demişti bana İbo... Valla 1026") tespit edilmiştir.
Yerel Mahkemenin Beraat Direnci: "İhaleye Girmediler ve Kamu Zararı Yok"
Yargılama sonucunda Yerel Mahkeme (Ağır Ceza Mahkemesi), tüm sanıkların beraatine karar vermiştir. Yargıtay 5. Ceza Dairesi'nin bu kararı bozması üzerine mahkeme, beraat kararında direnmiştir.
Mahkemenin direnme gerekçesi, "kuşkudan sanık yararlanır" ilkesine ve dosyaya giren bilirkişi raporuna dayanmıştır. Bilirkişi raporu özetle;
- Rekabet Engellenmedi: Yaklaşık maliyet bilgisi sızdırılmış olsa da, bu bilgiyi alan sanıkların (..., ... ve ...) kendilerinin veya şirketlerinin bu ihalelere teklif vermediğini veya şartname dahi almadığını,
- İrtibat Yok: Bilgiyi alan sanıklar ile ihaleyi fiilen kazanan firmalar arasında bir irtibat tespit edilemediğini,
- Kamu Zararı Yok: İhalelerin çok yüksek kırım oranlarıyla (%55, %57 gibi) yaklaşık maliyetin çok altında sonuçlandığını ve kamu zararı bulunmadığını belirtmiştir.
Yerel mahkeme, "bilgiyi alanlar ihaleye girmemişse ve zarar yoksa suç oluşmaz" görüşüyle beraatte direnmiştir.
Ceza Genel Kurulu Değerlendirmesi 1: Suç Sabittir, Beraat Hatalıdır
Yargıtay Ceza Genel Kurulu, bu direnme kararını hukuka aykırı bulmuş ve suçun sabit olduğuna hükmetmiştir. CGK'nın gerekçesi, TCK 235/2-b'nin (ihaleye fesat) hukuki niteliğine dayanmaktadır:
- Bu Bir "Özgü Suç"tur: TCK 235/2-b'de tanımlanan "gizli bilgiyi ifşa" suçu, "özel faillik niteliği" taşıyan bir suçtur. Faili, ancak 4734 sayılı Kanun kapsamında "ihale sürecinde görev alan kamu görevlileri" (somut olayda sivil işçiler ... ve ...) olabilir.
- Siviller "Azmettiren"dir: Bu suçu işlemeye yetkisi olmayan sivil kişiler (..., ... ve ...) ise TCK 40/2 uyarınca bu "özgü suça" ancak "azmettiren" veya "yardım eden" olarak iştirak edebilirler.
- Suç, "İfşa" ile Tamamlanır (Tehlike Suçu): CGK, kanunun lafzına (TCK 235/2-b) ve 4734 S.K. Md. 9 ve 61'e atıf yaparak, "yaklaşık maliyetin" gizli bir bilgi olduğunu ve bu bilginin yetkisiz kişilere verilmesi/ifşa edilmesiyle suçun tamamlanmış olacağını netleştirmiştir.
- Sonuç (Zarar/Katılım) Gerekmez: Bilgiyi alan kişilerin bu bilgiyle ihaleye fiilen katılması, teklif vermesi, rekabeti somut olarak engellemesi veya kamu zararı doğurması suçun oluşması için şart değildir. Bilginin sızdırılması tek başına "fesat" eylemini oluşturur.
- Deliller Yeterlidir: Sanık kamu görevlilerinin soruşturma aşamasındaki "ikrar" niteliğindeki beyanları (eski amirlerine güvendikleri için bilgileri verdiklerini kabul etmeleri) ve TAPE kayıtlarında yaklaşık maliyet rakamlarının ("394", "1.026" vb.) açıkça telaffuz edilmesi, suçun her türlü şüpheden uzak bir şekilde sabit olduğunu göstermektedir.
Bu nedenlerle CGK, yerel mahkemenin beraat kararının hatalı olduğuna ve direnme hükmünün bozulması gerektiğine karar vermiştir.
Ceza Genel Kurulu Değerlendirmesi 2: Lehe Kanun (TCK 235/3-b) ve Zamanaşımı
CGK, suçu sabit bulduktan sonra, ikinci uyuşmazlık konusuna, yani 30.04.2013 tarihinde yürürlüğe giren 6459 sayılı Kanun'la TCK 235'e eklenen lehe hükmün uygulanıp uygulanmayacağına geçmiştir.
- Kamu Zararı Yoksa Lehe Kanun Uygulanır: 6459 sayılı Kanun, TCK 235/3-b bendini ekleyerek, "işlenmesi sonucunda ilgili kamu kurumu veya kuruluşu açısından bir zarar meydana gelmemiş ise... fail hakkında bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur" hükmünü getirmiştir.
- Dosyada Zarar Yoktur: CGK, dosyadaki bilirkişi raporuna ve ihalelerin yüksek kırım oranlarıyla sonuçlanmış olmasına bakarak, somut olayda "kamu kurumu veya kuruluşu açısından bir zararın meydana gelmediğini" kabul etmiştir.
- Cezanın Yeni Hali (1-3 Yıl) ve Zamanaşımı: Lehe kanun olan TCK 235/3-b uygulandığında, sanıkların eyleminin yaptırımı "1 yıldan 3 yıla kadar hapis" olmaktadır.
- 8 Yıllık Asli Zamanaşımı: TCK 66/1-e maddesi uyarınca, bu ceza miktarının (üst sınırı 5 yıldan az) asli dava zamanaşımı süresi 8 yıldır.
- Hesaplama: Suçun işlendiği son tarih 19.01.2010'dur. TCK 67/2 uyarınca, iştirak halindeki suçlarda zamanaşımı sirayet eder. Zamanaşımını kesen son işlem, sanıklardan birinin sorgu tarihi olan 09.2010'dur.
- Zamanaşımı Dolmuştur: 8 yıllık asli zamanaşımı süresi, 21.09.2010 tarihinden itibaren 09.2018 tarihinde dolmuş bulunmaktadır.
- Nihai Karar: CGK, bu dosyayı 28.12.2021 tarihinde incelediğinden, 8 yıllık asli zamanaşımı süresinin dolduğunu tespit etmiştir.
Sonuç olarak CGK, yerel mahkemenin beraat kararını (direnme hükmünü) "suçun sabit olması" nedeniyle BOZMUŞ, ancak TCK 235/3-b (zarar yoksa) ve TCK 66/1-e (8 yıllık zamanaşımı) hükümleri gereğince, sanıklar hakkındaki kamu davalarının zamanaşımı nedeniyle DÜŞMESİNE karar vermiştir.
Analizin Sonucu
Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun bu kararı, ihaleye fesat karıştırma suçlarının, özellikle de "yaklaşık maliyet sızdırma" fiilinin hukuki çerçevesini netleştiren, son derece önemli içtihatlar barındırmaktadır:
- "Yaklaşık Maliyeti Sızdırmak" Tek Başına Suçtur: TCK 235/2-b'nin bir "tehlike suçu" olduğu tescillenmiştir. Gizli olan yaklaşık maliyet bilgisinin, ihale sürecinde görevli bir kamu görevlisi tarafından yetkisiz birine ifşa edilmesi, suçun tamamlanması için yeterlidir.
- "Ama İhaleye Girmedi" Savunması Geçersizdir: Bilgiyi alan sivil kişinin o ihaleye girmemesi, teklif vermemesi, başka firmayla anlaşmaması veya rekabetin fiilen engellenmemesi, suçun oluşmasını engellemez. Yargıtay, bu fiilin kendisini fesat olarak kabul etmektedir.
- "Kamu Zararı Yok" Savunması Mahkumiyeti Engellemez: Benzer şekilde, ihalenin yüksek kırımla sonuçlanması ve kamu zararı oluşmaması da suçun oluşmasına engel değildir. Kamu zararının olmaması, 6459 S.K. değişikliği sonrası sadece lehe kanun (TCK 235/3-b) hükmünün uygulanmasını ve daha düşük (1-3 yıl) ceza verilmesini sağlar.
- Fail ve Azmettiren Ayrımı Netleşti: Bu suç "özgü suç" olduğundan, bilgiyi sızdıran kamu görevlisi "fail", bilgiyi talep eden veya kabul eden sivil kişi/firma yetkilisi "azmettiren" olarak sorumlu tutulacaktır.
- Zamanaşımı Riski: Kararın en kritik sonucu budur. Kamu zararı olmayan (TCK 235/3-b) ve üzerinden 8 yıl geçmiş (TCK 66/1-e) tüm ihaleye fesat dosyaları, bu emsal karar uyarınca "dava zamanaşımı" nedeniyle düşme riskiyle karşı karşıyadır.




Yorum Bırak