Yargıtay'dan Kritik Ayrım: Teşvik Kapsamındaki Alımlar İhaleye Fesat Değil, "Görevi Kötüye Kullanma" Suçudur!
Kamu destekli projeler, özellikle kırsal kalkınma ve tarımsal hibe programları, yatırımcılar için önemli fırsatlar sunarken, bu desteklerin kullanım sürecindeki "satın alma" işlemleri ciddi hukuki riskler barındırmaktadır. Pek çok yatırımcı ve hatta kamu görevlisi, bu alımların 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu'na tabi olup olmadığını ve usulsüzlüklerin "ihaleye fesat karıştırma" (TCK 235) suçu sayılıp sayılmayacağını karıştırmaktadır. Bu tür karmaşık ihale, sözleşme ve hakediş sorunlarınızda, sürecin doğru yönetilmesi ve hak kayıplarının önlenmesi için Yaka Danışmanlık uzmanlığından destek almak, hibe ve teşvik süreçlerinizi cezai risklerden arındırır.
Bu analizde, Yargıtay 5. Ceza Dairesi'nin 07.12.2023 tarihli ve 2022/6465 E., 2023/11925 K. sayılı kararı mercek altına alınmaktadır. Karar, hibe programı alımları ile kamu ihaleleri arasındaki kritik farkı ortaya koymaktadır.
Kararın İlgili Kısmı
"...ve 'ihale' olarak adlandırılan ancak yatırımcılar tarafından gerçekleştirilip niteliği itibarıyla teşvik veya krediden faydalanmaları hususundaki yıllar bazında çıkarılan tebliğler ve bunlara dayanılarak oluşturulan satın alma kitapları ile imzalanan hibe sözleşmeleri kapsamında temin edilecek malın veya gördürülecek yapım işinin şeklinden ibaret olan sürece... sanıklara atılı ihaleye fesat karıştırma suçunun yasal unsurlarının oluşmadığı değerlendirilmiştir."
Olayın Arka Planı: Kırsal Kalkınma Programındaki Alımlarda Usulsüzlük İddiası
Bir kırsal kalkınma yatırımını destekleme programı (KKYDP) kapsamında hibe almaya hak kazanan yatırımcıların (faydalanıcılar) yaptıkları mal alımlarında usulsüzlük yapıldığı iddiasıyla kamu davası açılmıştır.
İddianamede, yatırımcıların ve bu alım sürecini denetlemekle görevli kamu görevlilerinin (il proje yürütme birimi çalışanları), alım sürecinde anlaşarak, belirlenen usul ve esaslara aykırı davrandıkları, böylece kamuyu zarara uğrattıkları belirtilmiştir. Savcılık, bu eylemleri hem "ihaleye fesat karıştırma" (TCK 235) hem de "nitelikli dolandırıcılık" olarak vasıflandırmıştır.
Yerel mahkeme (Asliye Ceza Mahkemesi), yapılan yargılama sonucunda sanıkların beraatine karar vermiştir.
Yargıtay'ın Tespiti: Bu Bir "İhale" Değil, "Satın Alma" Sürecidir
Beraat kararının temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 5. Ceza Dairesi, çok önemli bir hukuki ayrıma imza atmıştır. Yargıtay'a göre:
- TCK 235'te tanımlanan "ihaleye fesat karıştırma" suçunun oluşabilmesi için, eylemin 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu veya 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu kapsamında düzenlenen bir "kamu ihalesi" sürecinde gerçekleşmesi gerekir.
- İncelemeye konu olan olay ise bir kamu kurumu tarafından yapılan bir ihale değildir.
- Bu süreç, bir "hibe" veya "teşvik" programından faydalanacak olan yatırımcının (faydalanıcı), hibe sözleşmesi ve ilgili "tebliğler" (idari düzenlemeler) ile "satın alma kitapları" çerçevesinde yaptığı özel bir "satın alma" işlemidir.
- Kamu kurumunun (Bakanlık/İl Müdürlüğü) buradaki rolü, ihaleyi yapan "idare" olmak değil, süreci kontrol eden ve desteklemeden faydalanacak olanı belirleyen "denetleyici" olmaktır.
Bu gerekçelerle Yargıtay, ortada bir "kamu ihalesi" bulunmadığından, "ihaleye fesat karıştırma" suçunun yasal unsurlarının oluşmadığına karar vermiştir.
Eylem İhaleye Fesat Değil, "Görevi Kötüye Kullanma" Suçunu Oluşturur
Yargıtay, ihaleye fesat suçunun oluşmayacağını tespit ettikten sonra, eylemi tamamen cezasız bırakmamıştır. Yüksek Mahkeme'ye göre:
- Süreci kontrol etmekle görevli "il proje yürütme birimi" ve ilgili şube müdürü olan sanıkların, tebliğ ve sözleşmeye aykırı olan usulsüz mal alımlarını tespit etmeleri gerekirdi.
- Görevi gereği, yatırımcıyı uyararak bu işlemlerin yenilenmesini (usule uygun hale getirilmesini) sağlamaları gerekirken, buna aykırı davranarak usulsüz işlemlere göz yummuşlardır.
- Bu eylem, TCK 235 (ihaleye fesat) değil, TCK 257/1 kapsamında "icrai davranışla görevi kötüye kullanma" suçunu oluşturur. Diğer sanıklar (yatırımcılar/tedarikçiler) ise bu suça "iştirak" etmiş olabilirler.
Suç Vasfı Değişti, Dava Zamanaşımından Düştü
Yargıtay, yerel mahkemenin beraat kararını bu gerekçelerle (suç vasfının yanlış belirlenmesi) bozmuştur. Ancak, "görevi kötüye kullanma" (TCK 257) suçu için öngörülen 12 yıllık olağanüstü dava zamanaşımı süresinin, suç tarihi ile inceleme tarihi arasında dolduğunu tespit etmiştir. Bu nedenle, sanıklar hakkındaki kamu davalarının zamanaşımı nedeniyle "düşmesine" karar verilmiştir.
Analizin Sonucu
Bu karar, hibe ve teşvik programlarına katılan firmalar ve bu süreçleri denetleyen kamu görevlileri için kritik uyarılar içermektedir:
- Firmalar (Yatırımcılar) İçin: Aldığınız hibe veya teşvik kapsamındaki mal/hizmet alımları, 4734 sayılı Kanun'a tabi bir "ihale" olmasa da, bu süreçteki usulsüzlükler sizi "görevi kötüye kullanma suçuna iştirak" etmekten sorumlu hale getirebilir.
- Kamu Görevlileri (Denetçiler) İçin: Hibe sürecini denetleme görevi, pasif bir kontrol görevi değildir. "Satın alma kitabı" veya "tebliğ" hükümlerine aykırı bir işlemi görüp buna müdahale etmemek, TCK 257 (görevi kötüye kullanma) suçunu oluşturur.
- Hukuki Fark: TCK 235 (ihaleye fesat) çok ağır hapis cezaları öngörürken, TCK 257 (görevi kötüye kullanma) daha hafif yaptırımlar içerir ve en önemlisi, zamanaşımı süresi daha kısadır. Doğru hukuki nitelendirme, davanın sonucunu tamamen değiştirebilir.




Yorum Bırak