Yargıtay Noktayı Koydu: Kâr Kaybı Tazminatı Bir Hizmet Değildir, KDV Eklenemez

İdare veya iş sahibi tarafından haksız olarak feshedilen sözleşmelerde, yükleniciler kural olarak "müspet zararını", yani sözleşme tamamlansaydı elde edeceği kârı (kâr kaybı) talep etme hakkına sahiptir. Ancak bu kâr kaybı tazminatının üzerine, sanki iş yapılmış gibi ayrıca Katma Değer Vergisi (KDV) eklenip eklenemeyeceği, uygulamada ciddi tereddütlere yol açmaktadır. Bu tür karmaşık ihale, sözleşme ve hakediş sorunlarınızda, sürecin doğru yönetilmesi ve hak kayıplarının önlenmesi için Yaka Danışmanlık uzmanlığından destek almak, haksız fesih durumunda talep edebileceğiniz tazminat kalemlerinin hukuki sınırlarını doğru çizmenizi sağlar. Yargıtay 15. Hukuk Dairesi'nin 2019/3853 E., 2020/2077 K. sayılı kararı, bu konudaki tartışmalara net bir son vermiştir.

Kararın İlgili Kısmı

"...3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu 1. maddesi gereğince ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetler katma değer vergisine tabidir. Bu tanıma göre mal teslimi ve hizmet karşılığı olmayıp sözleşmenin haksız feshi nedeniyle müspet zarar kapsamında hesaplanıp hüküm altına alınacak kâr kaybına KDV ilave edilmesi mümkün değildir..."

Olayın Arka Planı: Haksız Fesih Sonrası Kâr Kaybı ve KDV Talebi

Bir belediye (davalı idare) ile yüklenici (davacı) arasındaki eser sözleşmesi, idare tarafından feshedilmiştir. Yüklenici, feshin haksız olduğunu iddia ederek bakiye iş bedeli, teminat iadesi ve kâr kaybı alacağının tahsili için dava açmıştır. Yargılama sırasında kâr kaybı miktarı hesaplanmış ve mahkeme bu miktara KDV ekleyerek hüküm kurmuştur.

Yargıtay Kararı: Kâr Kaybı Tazminattır, Hizmet Değildir; KDV Doğmaz

Yargıtay 15. Hukuk Dairesi, kararı bozarken kâr kaybına KDV eklenmesinin yasaya aykırı olduğunu net bir şekilde belirtmiştir. Gerekçesi 3065 sayılı KDV Kanunu'nun 1. maddesine dayanmaktadır:

  • KDV Kanunu'na göre vergi, "ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetler" karşılığında doğar.
  • Oysa haksız fesih nedeniyle talep edilen kâr kaybı, bir mal teslimi veya hizmet ifasının karşılığı değildir.
  • Kâr kaybı, sözleşmenin haksız yere sonlandırılması nedeniyle yüklenicinin uğradığı zararın "tazminatı" niteliğindedir.
  • Bir tazminat kalemi olan kâr kaybı, KDV Kanunu'ndaki "hizmet" tanımına girmediğinden, bu tutar üzerinden KDV hesaplanması mümkün değildir.

Kâr Kaybı Hesabında Kritik Detay: "Kaçınılan Kazanç" Mutlaka Düşülmeli

Yargıtay, kararda kâr kaybı hesabının nasıl yapılması gerektiğine dair önemli bir detayı daha vurgulamıştır. Kâr kaybı (müspet zarar) hesaplanırken, Daire'nin "kesinti yöntemi" olarak adlandırdığı yöntem uygulanmalıdır. Bu yönteme göre;

  1. Fesih tarihinde yapılmayan iş bedeli bulunur.
  2. Bu bedelden, yüklenicinin işi tamamlayamadığı için "yapmaktan kurtulduğu giderler" düşülür.
  3. Ayrıca, yüklenicinin "fesihten sonra başka bir iş yaparak kazandığı veya kazanmaktan bilerek kaçındığı yararlar" da bu tutardan düşülmelidir.
  4. Yargıtay, bu "kaçınılan kazancın" somut olarak tespit edilememesi halinde dahi, tacir olan yüklenicinin boşta kalmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu belirterek, "hakkaniyete uygun bir kaçınılan kazanç miktarının" bilirkişi tarafından takdir edilerek mutlaka hesaptan düşülmesi gerektiğini belirtmiştir.

Analizin Sonucu

  1. KDV Yok: Haksız fesih nedeniyle hükmedilen müspet zarar (kâr kaybı) tazminatına KDV eklenmesi yasaya aykırıdır.
  2. Tazminat ≠ Hizmet: KDV, sadece fiilen yapılan bir hizmet veya teslim karşılığı doğar; kâr kaybı ise bir tazminat kalemidir ve KDV'ye tabi değildir.
  3. Kâr Kaybı Hesabı: Kâr kaybı hesaplanırken, masraflardan kurtulma avantajına ek olarak, yüklenicinin fesihten sonra boşta kalarak elde ettiği (veya elde etmesi beklenen) "kaçınılan kazanç" da (hakkaniyet ölçüsünde takdir edilerek) brüt kârdan indirilmelidir.