Yargıtay'dan 2012 Öncesi Rüşvet Suçları İçin Emsal: Eylem Rüşvet Değil, Görevi Kötüye Kullanma! (Zamanaşımı Detayı)
Türk Ceza Kanunu'ndaki rüşvet suçu, 05.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6352 sayılı Kanun ile köklü bir değişikliğe uğramıştır. Bu tarihten önce açılmış olan rüşvet davaları, Yargıtay incelemesinde ciddi hukuki değerlendirmelere tabi tutulmaktadır. Özellikle, kamu görevlisinin "yapması gereken" bir iş için menfaat temin etmesinin hukuki niteliği, davaların sonucunu tamamen değiştirebilmektedir. Bu tür karmaşık ihale, sözleşme ve hakediş sorunlarınızda, sürecin doğru yönetilmesi ve hak kayıplarının önlenmesi için Yaka Danışmanlık uzmanlığından destek almak, eyleminizin yürürlükteki ve mülga (yürürlükten kalkan) kanunlar karşısındaki durumunu doğru analiz etmenizi sağlar.
Bu analizde, Yargıtay 5. Ceza Dairesi'nin 11.07.2024 tarihli ve 2022/9840 E., 2024/8690 K. sayılı kapsamlı kararı ele alınmaktadır. Karar, 2012 öncesi eylemlerin neden "rüşvet" değil, "görevi kötüye kullanma" sayıldığını ve bunun zamanaşımı yoluyla davaları nasıl düşürdüğünü açıklamaktadır.
Kararın İlgili Kısmı
"...05.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6352 sayılı... Kanun ile değişiklik yapılıncaya kadar yürürlükte kalan [TCK] 252/3. maddesinde 'Rüşvet, bir kamu görevlisinin, görevinin gereklerine aykırı olarak bir işi yapması veya yapmaması için... yarar sağlamasıdır' denilerek sadece nitelikli rüşvete yer verildiği, kamu görevlisinin yapması gereken bir işi yapması... için yarar sağlanmasının (05.07.2012 tarihine kadar) rüşvet suçu kapsamından çıkarıldığı, bu eylemlerin 5237 sayılı Kanun'un 257/3. maddesine uyan görevinin gereklerine uygun davranmak için çıkar sağlama suçu kapsamında değerlendirildiği..."
Olayın Arka Planı: Çok Sayıda İhaleyi Kapsayan Rüşvet ve Fesat İddiaları
Çeşitli kamu kurumlarının (belediyeler, askeri üs komutanlığı, TMO vb.) 2010 ve 2011 yıllarında gerçekleştirdiği çok sayıda yapım işi ihalesine ilişkin olarak, kamu görevlileri ve müteahhitler hakkında rüşvet alma, rüşvet verme, ihaleye fesat karıştırma ve edimin ifasına fesat karıştırma suçlarından dava açılmıştır.
Yerel mahkeme (Ağır Ceza Mahkemesi), yapılan yargılama sonucunda sanıkların bir kısmı hakkında beraat, bir kısmı hakkında ise mahkûmiyet hükümleri kurmuştur.
Yargıtay'ın İncelemesi: 2012 Yılı Öncesi Rüşvet Suçunda Kritik Kanun Ayrımı
Dosyayı temyiz incelemesinden geçiren Yargıtay 5. Ceza Dairesi, "rüşvet" suçlamalarını eylemlerin gerçekleştiği 2010-2011 yılları itibarıyla değerlendirmiştir.
Yargıtay'ın tespitine göre:
- Suç tarihlerinde yürürlükte olan TCK'nın 252. maddesi (mülga hali), rüşvet suçunu sadece "nitelikli rüşvet" olarak tanımlıyordu. Yani, suçun oluşması için kamu görevlisinin "görevinin gereklerine aykırı" bir işi yapması veya yapmaması için yarar sağlaması şarttı.
- Eğer kamu görevlisi, zaten "görevinin gereklerine uygun" olan, yani yapması gereken bir işi yapmak (örn: bir hakedişi zamanında ödemek, bir ruhsatı imzalamak) için yarar sağlamışsa, bu eylem 2012 değişikliği öncesinde "rüşvet" suçunu oluşturmuyordu.
- Bu tür eylemler, o tarihte yürürlükte olan TCK 257/3 (mülga) maddesindeki "görevinin gereklerine uygun davranmak için çıkar sağlama" veya TCK 257/1 (icrai davranışla görevi kötüye kullanma) suçu kapsamında değerlendiriliyordu.
- (Not: 6352 sayılı Kanun ile 2012'de yapılan değişiklikle bu ayrım kaldırılmış ve görevinin gereğine uygun iş için menfaat temini de rüşvet suçu kapsamına alınmıştır.)
Suç Vasfı "Rüşvet"ten "Görevi Kötüye Kullanma"ya Dönünce Zamanaşımı Gündeme Geldi
Yargıtay, suç tarihlerindeki bu hukuki duruma göre, sanıkların "rüşvet" olarak yargılandığı eylemlerin aslında "görevi kötüye kullanma" (TCK 257) suçunu oluşturduğuna karar vermiştir.
Bu suç vasfı değişikliği, davanın kaderini doğrudan etkilemiştir. Çünkü TCK 257'nin dava zamanaşımı süresi, TCK 252'deki rüşvet suçuna göre daha kısadır. Yargıtay, 2011 yılında işlenen eylemler için TCK 257'nin 12 yıllık olağanüstü dava zamanaşımı süresinin, inceleme tarihi olan 2024'e kadar dolduğunu tespit etmiştir.
Bu nedenle Yargıtay, yerel mahkeme kararlarını bozmuş ve sanıklar hakkındaki kamu davalarının "zamanaşımı" nedeniyle "düşmesine" karar vermiştir.
İddianamede Olmayan Suçtan Ceza Verilmesi (CMK 225 İhlali)
Yargıtay, dosyada ayrıca önemli bir usul hatası daha tespit etmiştir. Sanıklardan biri (bir müteahhit), iki ayrı ihale (Olay-8 ve Olay-13) ile ilgili olarak "rüşvet verme" suçundan mahkûm edilmiştir. Ancak Yargıtay, iddianameyi incelediğinde, bu iki ihale ile ilgili olarak bu sanık hakkında rüşvet suçuna dair hiçbir anlatım veya sevk maddesi bulunmadığını görmüştür.
Bu durum, CMK 225'teki "davasız yargılama olmaz" ilkesinin açık bir ihlalidir. Yargıtay, hakkında dava açılmayan bir suçtan sanığa ceza verilemeyeceği gerekçesiyle bu mahkûmiyet hükümlerini de bozmuştur.
Analizin Sonucu
Bu karar, özellikle 2012 öncesine ait ekonomik suç davaları için hayati önem taşımaktadır:
- Lehe Kanun Uygulaması: Ceza hukukunda zaman bakımından uygulama kuralı, "lehe olan kanunun uygulanması"dır. Ancak 2012 değişikliği sanıkların aleyhine olduğu için, 2012 öncesi eylemlerde mülga (eski) kanun hükümleri uygulanır.
- Suç Vasfının Önemi: 2012 öncesi bir eylemde "görevin gereğine aykırı" bir iş (usulsüz bir işlem) yoksa, eylem rüşvet değil, görevi kötüye kullanmadır. Bu ayrım, hem ceza miktarı hem de zamanaşımı süresi bakımından kritik fark yaratır.
- Zamanaşımı Riski: Uzun süren yargılamalarda suç vasfının (rüşvetten TCK 257'ye) değişmesi, davanın tamamen düşmesi sonucunu doğurabilir.
- İddianameye Bağlılık: Mahkemeler, savcının dava açtığı konularla sınırlıdır. İddianamede yer almayan bir ihale veya eylemden dolayı sanığa ceza verilemez.




Yorum Bırak