I. Giriş: İhale Sürecinden Sözleşme Yönetimine Geçiş

Türkiye'de kamu ihaleleri, iki temel kanun üzerine inşa edilmiştir. 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu (KİK), ihalenin yapılış sürecini, yani idarenin ihtiyaç duyduğu mal, hizmet veya yapım işi için en uygun teklifi seçme usullerini düzenler. İhale süreci tamamlanıp sözleşme imzalandığı an, 4734'ün rolü büyük ölçüde biter ve 4735 sayılı Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu'nun (KİSK) alanı başlar.

4735 sayılı Kanun, kamu ile özel hukuk kişisi (yüklenici) arasında imzalanan bu sözleşmelerin uygulanmasını, denetimini, değişikliğini ve feshini düzenleyen temel çerçevedir. Bu kanunun 4. maddesi, sözleşmelerin "ihale dokümanında yer alan şartlara aykırı hükümlere yer verilemeyeceğini" belirterek, sürecin temelini 4734'e bağlar.

Ancak 4735 sayılı Kanun'da hüküm bulunmayan hallerde ne olacaktır? Kanunun 36. maddesi, bu boşluğu Türk Borçlar Kanunu (TBK) hükümleriyle doldurur. Dolayısıyla, kamu ihale sözleşmeleri, her ne kadar kamu gücünü ve menfaatini gözeten özel düzenlemelere (örneğin, Yapım İşleri Genel Şartnamesi - YİGŞ) tabi olsalar da, esasen birer özel hukuk sözleşmesi niteliğindedir.

Bu özel hukuk niteliği, uyuşmazlıkların çözümünde adli yargıyı (Asliye Hukuk veya Ticaret Mahkemeleri) ve nihayetinde Yargıtay'ı yetkili kılar. Yargıtay'ın bu sözleşmelere ilişkin verdiği kararlar, kanunun teorik çerçevesinin pratikte nasıl işlediğini gösteren en önemli rehberdir. Bu makalede, güncel Yargıtay kararları üzerinden 4735 sayılı Kanun kapsamındaki sözleşme yönetiminin en kritik ve uyuşmazlığa açık yönleri incelenecektir.

 

II. Sözleşme Serbestisi, Sınırları ve "Basiretli Tacir" Yükümlülüğü

Özel hukuk sözleşmelerinin temel taşı "sözleşme serbestisi" ilkesidir (TBK md. 26). Taraflar, kanunun emredici hükümlerine aykırı olmamak kaydıyla sözleşmenin içeriğini diledikleri gibi belirleyebilirler. Ancak bu serbestinin bir sınırı vardır: TBK md. 27 (mülga BK md. 20), kanunun emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine veya kişilik haklarına aykırı sözleşmelerin "kesin olarak hükümsüz" (batıl) olacağını düzenler.

Peki, taraflardan birinin "ekonomik yıkımına" yol açacak kadar ağır bir sözleşme hükmü ahlaka aykırı sayılarak iptal edilebilir mi?

2.1. Yargıtay'ın "Cezai Şart" ve "Ahlaka Aykırılık" Yorumu

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun (HGK) 2017/15-259 Esas, 2021/486 Karar sayılı ilamı, bu sorunun sınırlarını zorlayan çarpıcı bir örnek sunar. Bir fuar standı kurulum işini konu alan davada, taraflar arasındaki sözleşmede "Zamanında teslim edilmeyen ve/veya ... eksik olarak kurulması durumunda [yüklenici], firmadan bir ödeme talep edemeyeceği gibi, almış olduğu ödemeleri de geri ödemekle yükümlüdür" şeklinde bir hüküm bulunmaktadır.

Yüklenici işi ayıplı ve gecikmeli ifa etmiş, ancak iş sahibi standı fuar süresince kullanmıştır. Yargıtay Özel Dairesi, işi yapan yüklenicinin "hiçbir bedele hak kazanamayacağı" yönündeki bu düzenlemeyi ahlaka aykırı bularak TBK md. 27 gereği batıl saymıştır.

Ancak Hukuk Genel Kurulu, 2017/15-259 Esas sayılı bu kararında, bozma kararını kaldırarak direnme kararını onamıştır. HGK'nın gerekçesi, kamu müteahhitleri için hayati önem taşımaktadır:

  1. Taraflar Tacirdir: Her iki taraf da ticari şirket olduğundan, Türk Ticaret Kanunu'nun (TTK) 18/2. maddesi gereği "basiretli bir iş adamı gibi hareket etme" yükümlülüğü altındadır.
  2. Cezai Şartın Tenkisi (İndirilmesi): Tacirler, TBK md. 182/3 (mülga BK 161/3) uyarınca "fahiş" (aşırı) olduğu gerekçesiyle bir cezai şartın indirilmesini kural olarak isteyemezler (TTK md. 22, mülga TTK md. 24).
  3. Ahlaka Aykırılığın Sınırı: HGK'ya göre, tacirler arasındaki bir cezai şartın "ahlaka aykırı" sayılarak geçersiz olması için, sadece fahiş olması yetmez; borçlu olan tacirin "iktisaden mahvına" (ekonomik olarak çöküşüne) sebep olacak ve ticari faaliyetini sürdürmesine imkân tanımayacak derecede ağır olması gerekir.
  4. Sonuç: Kurul, davada talep edilen 35.400 TL'lik bedelin ödenmemesinin davacı anonim şirketi ekonomik yıkıma sürüklemeyeceği anlaşıldığından, "tüm bedeli kaybetme" hükmünün ahlaka aykırı olmadığına ve geçerli olduğuna hükmetmiştir.

Bu karar, 4735 sayılı Kanun kapsamındaki sözleşmelere (özellikle YİGŞ gibi standart metinlere) imza atan yüklenicilerin, "basiretli tacir" sıfatıyla, aleyhlerine olan en ağır cezai şartları dahi kabul etmiş sayılacaklarını ve bundan kurtulmalarının çok zor olduğunu göstermektedir. Kararda yer alan karşı oyda belirtildiği üzere, bu durumun "angarya yasağı" ve "mülkiyet hakkı" ile çelişmesi dahi, tacirler arasındaki sözleşme serbestisini kısıtlamaya yetmemiştir.

 

III. İfa Sürecinin Kilit Noktaları: Teslim, Kabul ve Cezalar

4735 sayılı Kanun kapsamındaki yapım işlerinde, sözleşmenin ifası "geçici kabul" ve "kesin kabul" aşamalarıyla tamamlanır. Yargıtay 6. Hukuk Dairesi'nin 2022/715 Esas, 2023/776 Karar sayılı ilamı, bu aşamaların yüklenicinin hakları üzerindeki doğrudan etkisini net bir şekilde ortaya koymaktadır.

3.1. Geçici Kabul Tutanağı: Eksik İş ve Ayıp İddialarının Sonu

Bir alt yüklenici (taşeron) ile ana yüklenici arasındaki uyuşmazlığı konu alan 2022/715 Esas sayılı bu davada, ana yüklenici işin "eksik ve ayıplı" olduğunu iddia ederek ödeme yapmaktan kaçınmıştır.

Ancak Yargıtay, bu iddiayı "geçici kabul tutanağı" nedeniyle reddetmiştir. Dava dışı idare (üniversite) ve ana yüklenicinin imzaladığı 21.02.2014 tarihli geçici kabul tutanağında, işin teknik şartnameye uygun olduğu ve "geçici kabule engel olabilecek eksiklik, kusur ve arızaların bulunmadığı" açıkça belirtilmiştir.

Yargıtay'a göre, ana yüklenicinin itirazsız imzaladığı bu resmi tutanak, işin 24.01.2014 tarihi itibarıyla eksiksiz teslim edildiğini kanıtlar. Bu tarihten sonra "eksik iş" iddiasında bulunulması hukuken mümkün değildir. Bu durum, geçici kabulün, yükleniciyi o ana kadar görülebilir tüm ayıp ve eksiklik iddialarından aklayan kritik bir belge olduğunu göstermektedir.

3.2. Gecikme Cezası (İfaya Ekli Cezai Şart) ve "Çekincesiz Kabul"

Aynı 2022/715 Esas, 2023/776 Karar sayılı davada ana yüklenici, alt yüklenicinin işi geciktirdiğini belirterek sözleşmedeki günlük "binde üç" oranındaki gecikme cezasının tahsili için icra takibi yapmıştır.

Yargıtay, bu talebi de reddetmiştir. Gerekçe, Türk Borçlar Kanunu'nun 179/II. maddesinde düzenlenen "ifaya ekli cezai şart" kuralıdır. Bu kurala göre, alacaklı (iş sahibi), hem işin yapılmasını (ifayı) hem de gecikme cezasını talep ediyorsa, ifayı "çekincesiz olarak kabul etmiş olmaması" (yani ihtirazi kayıt koyması) gerekir.

Davada, ana yüklenici geçici kabul tutanağını imzalarken işlemiş olan gecikme cezalarına dair hiçbir çekince veya ihtirazi kayıt koymamıştır. İfayı çekincesiz olarak kabul etmekle, gecikme cezası talep etme hakkından feragat etmiş (vazgeçmiş) sayılmıştır.

Bu iki nokta, yükleniciler kadar idareler ve ana yükleniciler için de ders niteliğindedir: Geçici kabul anı, tüm iddia ve hakların masaya yatırılması gereken son andır.

 

IV. Hakediş İtirazları: YİGŞ, "Delil Sözleşmesi" ve Yıkılan Tabu

Uygulamada en sık karşılaşılan uyuşmazlıklar, idarelerin çeşitli gerekçelerle (gecikme, eksik iş vb.) yüklenicinin aylık hakedişlerinden (progress payments) kesinti yapmasıyla başlar. Yüklenicinin bu kesintiye nasıl itiraz edeceği ise, Yargıtay ve Danıştay arasında derin bir hukuki tartışmanın merkezinde yer almıştır.

Evet bu tartışma geride kaldı diye düşünebilirsiniz. Ancak, ne yazık ki 30 Temmuz 2025 tarihinde yapılan değişiklikler, bu tartışmaların geride kalmadığını ve farklı açılardan devam edeceğini göstermektedir. Zira, önceleri hakedişe itiraz ve usulü varken, şimdi de, Yapım İşleri Genel Şartnamesinin 39/3/e bendine göre, kesin hesapların idareye teslim edileceği tarihe kadar itirazların idareye dilekçe ile bildirilmesi zorunluluğu bulunmaktadır. Bu sebeple, delil sözleşmesi uygulaması devam etmekte ve kesin hesaplar idareye verildikten sonra, fiyat farklarına, cezalara, kesintilere itiraz edilmesi hukuken mümkün değildir. Burada Yargıtay ile Danıştay arasında yaşanan önceki dönem düzenlemesine yönelik tartışma ele alınmış olup, bu tartışma ve tartışmada kullanılan kavramlar bundan sonraki sürece de ışık tutabilecek mahiyettedir.

4.1. YİGŞ Md. 39'daki Prosedürel Tuzak: "Delil Sözleşmesi"

Yargıtay 6. Hukuk Dairesi'nin 2023/3775 Esas, 2025/894 Karar sayılı ilamı, bu sorunun "eski" hukuki durumunu özetlemektedir. Davada idare, yüklenicinin hakedişlerinden gecikme cezası kesmiştir. Yüklenici, hakedişi imzalarken üzerine "bütün dava ve alacaklarım saklı kalmak kaydı ile kesilen gecikme cezasına itiraz kaydı ile imzalıyorum" şerhini düşmüştür.

Söz konusu 2023/3775 Esas sayılı dosyada, davalı idare ve Yargıtay çoğunluğu, bu itirazı geçersiz saymıştır. Gerekçe, sözleşmenin eki olan Yapım İşleri Genel Şartnamesi'nin (YİGŞ) 39. maddesidir.

  • Bu madde, hakedişe itiraz için son derece katı bir usul öngörür: Yüklenici, idareye ayrı bir "dilekçe" vermeli ve hakedişin üzerine "idareye verilen ... tarihli dilekçemde yazılı ihtirazi kayıtla" şeklinde birebir aynı cümleyi yazmalıdır.
  • Yargıtay çoğunluğuna göre YİGŞ md. 39, Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) md. 193 kapsamında bir "delil sözleşmesi" niteliğindedir.
  • Yüklenici, bu delil sözleşmesinde belirlenen katı usule uymadığı için, itirazı geçersiz sayılmış ve hakedişi kesintili haliyle "olduğu gibi kabul etmiş" kabul edilmiştir. Bu katı yorum, yüklenicilerin, hakedişe "itiraz ediyorum" demelerine rağmen, usuli bir teknik detay yüzünden haklarını kaybetmelerine neden olmaktaydı.

4.2. Karşı Oy ve Danıştay'ın İptal Kararı: Eşitlik İlkesinin Zaferi

Aynı 2025/894 Karar sayılı ilamdaki "Karşı Oy" yazısı, bu katı yorumun neden hukuka aykırı olduğunu ve bu yaklaşımın artık neden geçerli olmadığını detaylıca açıklamaktadır. Karşı oy, Yargıtay çoğunluğunun göz ardı ettiği Danıştay 13. Dairesi'nin 06.06.2023 tarihli (2023/403 Esas, 2023/2889 Karar) iptal kararını temel almaktadır.

Danıştay, YİGŞ md. 39'daki bu katı itiraz usulünü iptal etmiştir. Karşı oyda da vurgulanan iptal gerekçeleri şunlardır:

  1. Silahların Eşitliği İlkesine Aykırılık: YİGŞ md. 39, yüklenicinin itirazını katı şekil şartlarına bağlarken, aynı şartnamenin başka bir maddesi (eski 43. md) idareye "kendi hazırladığı eski hakedişlerde dahi düzeltme yapma" yetkisi tanımaktadır. Bu durum, Anayasa (md. 36) ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (md. 6) ile korunan "adil yargılanma hakkı" ve "silahların eşitliği" ilkesini ağır şekilde ihlal etmektedir.
  2. Genel İşlem Koşulu Niteliği: YİGŞ, idarenin tek taraflı olarak hazırladığı ve yüklenicinin müzakere edemediği bir "genel işlem koşuludur" (TBK md. 20). Karşı tarafın (yüklenicinin) aleyhine dürüstlük kuralına aykırı bir dengesizlik yarattığı için geçersizdir.
  3. Hak Arama Özgürlüğünün Kısıtlanması: Bu düzenleme, HMK md. 193/2'de yasaklanan, "taraflardan birinin ispat hakkının kullanımını imkânsız kılan veya fevkalade güçleştiren" bir delil sözleşmesidir ve bu nedenle batıldır.
  4. 4735 Sayılı Kanun'a Aykırılık: 4735 sayılı Kanun'un temel ilkelerinden olan "tarafların eşit hak ve yükümlülüklere sahip olması" prensibine açıkça aykırıdır.

Danıştay'ın bu iptal kararı, düzenleyici işlemi "ilk tesis edildiği tarihten itibaren" ortadan kaldırdığı için geriye etkilidir ("geriye yürür") ve henüz kesinleşmemiş tüm "derdest davalara" uygulanmak zorundadır.

Bu devrim niteliğindeki gelişme, artık yüklenicilerin YİGŞ md. 39'daki o katı şekil şartına uymamış olsalar dahi, hakedişe düştükleri genel bir ihtirazi kaydın ("itiraz ediyorum", "haklarım saklıdır" vb.) yeterli sayılması ve davanın esasına girilmesi gerektiği anlamına gelmektedir.

 

V. Sözleşme Değişiklikleri: İş Artışı ve Fatura İtirazı

Kamu sözleşmeleri dinamiktir; iş artışları veya eksilişleri sıkça yaşanır. 2022/715 Esas, 2023/776 Karar sayılı ilamda, alt yüklenicinin 84.960 TL'lik "ilave iş" faturası da uyuşmazlık konusudur. Yargıtay, bu konunun eksik incelendiğini belirterek kararı bozmuştur. Yargıtay'ın bu konudaki inceleme kriterleri, "basiretli tacir" kuralının bir başka yansımasıdır:

  1. Sözleşme Türü: Sözleşme "anahtar teslim götürü bedel" mi, yoksa "birim fiyatlı" mı?. Birim fiyatlı sözleşmelerde iş artışı, sözleşme eki birim fiyatlar üzerinden; sözleşme dışı iş (sözleşmede olmayan yeni bir imalat) ise işin yapıldığı yılın piyasa rayiçlerine göre hesaplanır.
  2. TTK md. 21/2 (Fatura İtirazı): Yüklenicinin (veya alt yüklenicinin) kestiği faturayı alan idare (veya ana yüklenici), tacir olduğu için, bu faturaya 8 gün içinde itiraz etmezse "faturanın içeriğini kabul etmiş sayılır". Yargıtay, mahkemeden öncelikle faturanın davalı defterlerine kayıtlı olup olmadığını ve 8 gün içinde iade edilip edilmediğini araştırmasını istemiştir.

 

VI. Sonuç ve Değerlendirme

4735 sayılı Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu kapsamındaki ilişkiler, kamu yararı ile özel hukuk dinamiklerinin kesiştiği karmaşık bir alandır. İncelenen Yargıtay kararları, yüklenici ve idareler için şu hayati dersleri barındırmaktadır:

  1. Sözleşmeyi Okuyun ve Müzakere Edin: "Basiretli tacir" sıfatı, yüklenicinin imzaladığı ağır cezai şartların (HGK'nın 2017/15-259 Esas sayılı kararında vurgulandığı üzere "ekonomik yıkıma" yol açmadığı sürece) geçerli sayılmasına neden olmaktadır. "Nasılsa uygulanmaz" denilen her madde, bir uyuşmazlık anında karşınıza çıkacaktır.
  2. Geçici Kabul, İfadaki Sıfır Noktasıdır: Yüklenici için geçici kabul, o ana kadarki imalatların kusursuz olduğunu kanıtlayan bir belgedir. İdare (veya ana yüklenici) içinse, gecikme cezası veya eksiklik gibi tüm taleplerini "ihtirazi kayıtla" resmileştirmesi gereken son şanstır. Çekincesiz kabul, haklardan feragat anlamına gelir.
  3. Hukuk Eşitlik Yönünde İlerliyor: YİGŞ md. 39'un Danıştay tarafından iptali, idare ile yüklenici arasındaki "silahların eşitliği" ilkesi adına atılmış büyük bir adımdır. Yargıtay'ın bu iptal kararını (2025/894 Karar sayılı ilamdaki karşı oyda olduğu gibi) benimsemesiyle, yüklenicilerin usuli teknik detaylar yüzünden hak kaybetmesinin önüne geçilecek ve uyuşmazlıkların esastan çözülmesi sağlanacaktır.

Kamu ihale sözleşmeleri, sadece teknik bir yapım işi değil, aynı zamanda titiz bir hukuki süreç yönetimidir. Tarafların, sözleşme serbestisinden doğan haklarını ve basiretli tacir olmaktan kaynaklanan ağır yükümlülüklerini bilerek hareket etmesi, telafisi güç zararların doğmasını engelleyecektir.