Giriş

Yapım İşi eser sözleşmelerinde, sözleşmenin temelini oluşturan edimin yerine getirilmesinin imkânsız hale gelmesi, sözleşmenin geleceği açısından önemli hukuki sonuçlar doğurur. Özellikle, kamu ihalelerine konu olan karmaşık yapım işi projelerde, işin yapılacağı yerin hukuki veya fiili durumu, projenin en temel unsurudur. İdare tarafından tahsis edileceği vaat edilen bir alanın tahsisinin yapılamaması, sözleşmenin ifasını başlangıçtan itibaren imkânsız kılabilir. Bu imkânsızlığın ortaya çıkmasında her iki tarafın da ihmal veya kusurunun bulunması, "ortak kusur" kavramını gündeme getirir.

Bu makalede, Yargıtay 15. Hukuk Dairesi'nin 14.01.2020 tarihli ve 2019/2332 E., 2020/61 K. sayılı kararı incelenerek, bir yapım sözleşmesinin ifa edilememesinde tarafların ortak kusurlu bulunması halinde, tazminat ve tasfiye ilişkisinin nasıl şekilleneceği, özellikle menfi zarar ve yapılan masrafların iadesi taleplerinin hukuki dayanağı ele alınacaktır.

İlgili Mevzuat ve Hukuki Zemin

Konunun temelini borçlar hukukunun genel ilkeleri oluşturmaktadır:

  • Kusur Sorumluluğu ve Tazminat: Borçlar hukukunda tazminat sorumluluğunun doğması için genellikle bir tarafın kusurlu olması gerekir. Eğer bir zarar, her iki tarafın da kusurlu eylemleri sonucunda ortaya çıkmışsa, bu durum "ortak kusur" veya "müterafik kusur" olarak adlandırılır. Türk Borçlar Kanunu (TBK) Madde 52, zarara katlanan kişinin kusurunun tazminat miktarının indirilmesine veya tamamen kaldırılmasına neden olabileceğini düzenler.
  • Menfi ve Müspet Zarar Nedir?:Müspet zarar, sözleşme beklendiği gibi ifa edilseydi alacaklının malvarlığının ulaşacağı durum ile ifa edilmemesi sonucu bulunduğu durum arasındaki farktır (kâr kaybı gibi). Menfi zarar ise, sözleşmenin geçerli olduğuna duyulan güvenle yapılan masraflar ve kaçırılan başka bir sözleşme fırsatı nedeniyle uğranılan zarardır.
  • Sebepsiz Zenginleşme: Hukuken geçerli bir sebep olmaksızın bir başkasının malvarlığından veya emeğinden zenginleşen kimse, bu zenginleşmeyi geri vermekle yükümlüdür (TBK Madde 77 vd.). Sözleşme geçersiz olduğunda veya ifa imkânsızlığı nedeniyle sona erdiğinde, tarafların birbirlerine verdiklerini geri isteme talebi genellikle bu hükümlere dayanır.
Kararın İncelenmesi (Yargıtay 15. HD 2020/61 Sayılı Karar)
  1. Olayın Özeti ve Tarafların Kusuru

Davalı idare, bir hafriyat depolama tesisi kurulması ve 10 yıl işletilmesi için ihale yapmıştır. Sözleşmeye göre tesisin kurulacağı asıl alan, Orman Genel Müdürlüğü tarafından belediyeye tahsis edilecek bir sahadır. Ancak idare, bu tahsis işlemi kesinleşmeden ihaleye çıkmıştır. Davacı yüklenici ise, bu durumu bilmesine rağmen sözleşmeyi imzalamış ve geçici olarak gösterilen başka bir alanda bir takım imalatlara ve masraflara girişmiştir. Orman Genel Müdürlüğü'nün alanı tahsis etmeyeceğinin anlaşılması üzerine, davacının talebiyle sözleşme feshedilmiştir. Davacı, yaptığı masraflar ve uğradığı zararların tazminini talep etmiştir.

Yargıtay, bu olayda her iki tarafın da kusurlu olduğuna hükmetmiştir:

  • İdarenin Kusuru: Sözleşmeye konu tesisin yapılacağı asıl alanın mülkiyetini ve tahsisini güvence altına almadan ihaleye çıkması nedeniyle kusurludur.
  • Yüklenicinin Kusuru: Bu hukuki belirsizliği (tahsisin yapılmamış olmasını) bilmesine rağmen sözleşmeyi imzalaması ve bu duruma güvenerek masraf yapması nedeniyle kusurludur.
  1. Ortak Kusurun Hukuki Sonucu: Tazminat Talep Edilemez, Verilenler Geri İstenir

Yargıtay, sözleşmenin ifa edilememesinde "ortak kusur" bulunduğu tespitinden hareketle, önemli bir hukuki sonuç ortaya koymuştur:

"Sözleşmenin ifa edilmemesinde ortak kusur bulunması halinde, tarafların birbirlerinden tazminat isteme hakkı bulunmamasına karşın, verdiklerinin iadesini ve yapmış oldukları imalatların bedelini talep etmeleri mümkündür."

Bu ilke uyarınca:

  • Taraflar birbirlerinden kâr kaybı (müspet zarar) veya kaçırılan fırsatlar (menfi zarar) gibi tazminat kalemlerini talep edemezler.
  • Ancak, sebepsiz zenginleşme veya sözleşme öncesi sorumluluk (culpa in contrahendo) ilkeleri uyarınca, sözleşme uyarınca karşı tarafa verdiklerini geri isteyebilirler.
  1. Hükmün Bozma Gerekçesi

Yargıtay, bu ilke doğrultusunda davacının talep edebileceği kalemleri şu şekilde sıralamıştır:

  1. Fiilen yaptığı ve idarenin malvarlığına giren imalatların bedeli (yapıldığı yıl piyasa fiyatlarına göre).
  2. Ödediği kira bedeli.
  3. Sözleşmenin imzalanması için yaptığı zorunlu masraflar (harç vb.).

Ancak, ilk derece mahkemesinin hükme esas aldığı bilirkişi raporunda, imalat bedeline ek olarak, bu imalatlar yapılırken katlanılan kamyon ve iş makinası kira bedeli ile akaryakıt bedelinin de ayrıca hesaplandığını tespit etmiştir. Yargıtay, bu masrafların zaten imalat bedelinin bir unsuru olduğunu, dolayısıyla bunların ayrıca hüküm altına alınmasının "mükerrer ödeme" teşkil edeceğini belirterek, bu yönden kararı bozmuştur.

Sonuç

Yargıtay 15. Hukuk Dairesi'nin 2020/61 sayılı kararı, bir sözleşmenin ifasının her iki tarafın da kusuruyla imkânsız hale geldiği durumlarda tasfiye ilişkisinin nasıl kurulacağını netleştiren önemli bir içtihattır. Karardan çıkarılması gereken temel ilkeler şunlardır:

  1. Bir sözleşmenin ifa edilememesinde tarafların ortak kusuru varsa, kural olarak hiçbir taraf diğerinden tazminat (menfi veya müspet zarar) talep edemez.
  2. Bununla birlikte, taraflar, sözleşme uyarınca birbirlerine verdiklerini (yapılan imalat bedeli, ödenen ücretler vb.) sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre geri isteyebilirler.
  3. Hesaplanacak imalat bedeli, o imalatın yapılması için katlanılan tüm maliyetleri (işçilik, malzeme, makine kirası, akaryakıt vb.) içerir. Bu maliyet kalemlerinin, imalat bedeline ek olarak ayrıca talep edilmesi ve hüküm altına alınması mükerrer ödemeye yol açar ve hukuka aykırıdır.

Bu karar, hem idarelere hem de yüklenicilere önemli bir mesaj vermektedir: İdareler, ihaleye çıkmadan önce projenin uygulanabilirliğine ilişkin tüm hukuki ve fiili engelleri ortadan kaldırmakla yükümlüdür. Yükleniciler ise, basiretli bir tacir olarak, sözleşme imzaladıkları işin yapılabilirliğini araştırmalı ve açıkça mevcut olan riskleri bilerek sözleşme imzalamaktan kaçınmalıdır. Aksi takdirde, işin ifa edilememesi durumunda yaptıkları masrafların tamamını geri alamama riskiyle karşı karşıya kalabilirler.