Uyuşmazlığın Merkezi: Tebligatın Şekli Feshi Etkiler mi?

Kamu ihale sözleşmelerinin feshi, hem idare hem de yüklenici için ciddi hukuki ve mali sonuçlar doğuran bir işlemdir. Bu nedenle, fesih sürecindeki her adımın, özellikle de bildirim ve tebligatların usulüne uygun yapılması büyük önem taşır. Teknolojinin gelişmesiyle birlikte Elektronik Kamu Alımları Platformu (EKAP) gibi dijital ortamların kullanımı yaygınlaşmış, ancak bu durum yeni hukuki soruları da beraberinde getirmiştir. Kamu sözleşmeleri alanında tebligat usulleri gibi teknik konularda yaşanabilecek bir hata, davanın seyrini tamamen değiştirebilir. Bu nedenle, Yaka Danışmanlık gibi uzmanlardan destek almak, bu tür kritik hataların önüne geçilmesini sağlar. İncelenen uyuşmazlık, bir yapım işinde yüklenicinin işi süresinde bitirememesi üzerine idarenin, sözleşmenin feshinden önce göndermesi gereken ihtarnameyi EKAP sistemi üzerinden göndermesiyle başlamıştır. Yüklenici, ihale süreci bittikten sonra sözleşme aşamasında EKAP üzerinden tebligat yapılamayacağını, dolayısıyla feshin usulsüz olduğunu iddia etmiştir.

 

Alt Derece Mahkemelerinin Yaklaşımı: İhale Süreci ve Sözleşme Süreci Ayrımı

İlk derece ve bölge adliye mahkemeleri, yüklenicinin bu iddiasını haklı bulmuştur. Mahkemeler, 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu'nun EKAP kullanımına ilişkin düzenlemelerinin "ihale süreci" ile sınırlı olduğunu, taraflar arasında sözleşme imzalandıktan sonra ise "sözleşme süreci"nin başladığını belirtmiştir. Bu aşamadan sonra yapılacak tebligatların, sözleşmede ve 4735 sayılı Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu'nda belirtilen usullere (iadeli taahhütlü mektup, noter kanalı vb.) göre yapılması gerektiği, EKAP üzerinden yapılan bildirimin bu usullere aykırı olduğu sonucuna varmışlardır. Bu gerekçeyle de feshin usulsüz olduğuna ve idarenin kamu zararı talebinde bulunamayacağına karar vermişlerdir.

 

Yargıtay'ın Değişen Perspektifi: "Usulsüz Tebligat" ve "Geçersiz Tebligat" Farkı

Yargıtay 6. Hukuk Dairesi'nin 06.04.2022 tarihli ve 2021/4997 E., 2022/1963 K. sayılı kararı ile bu yaklaşımı değiştirmiştir. Yargıtay, "usulsüz tebligat" ile "geçersiz tebligat" arasındaki önemli hukuki farka dikkat çekmiştir. Bir tebligatın kanunda öngörülen şekil şartlarına uyulmadan yapılması onu "usulsüz" kılar. Ancak bu, tebligatın mutlaka "geçersiz" olduğu anlamına gelmez.

Tebligat Kanunu'nun 32. maddesine göre, tebligat usulüne aykırı yapılmış olsa bile, muhatap tebligatı bir şekilde öğrenmişse, bu tebligat geçerli sayılır. Bu durumda, tebliğ tarihi olarak muhatabın "öğrendiğini beyan ettiği tarih" esas alınır.

Yargıtay, somut olayda yüklenicinin davranışlarını bu ilke çerçevesinde değerlendirmiştir:

  1. Yüklenici, EKAP üzerinden gönderilen ihtarnamenin usulsüz olduğunu savunmuş, ancak bu ihtarı öğrenmediğine dair bir iddiada bulunmamıştır.
  2. Daha da önemlisi, yüklenici, ihtarnamede verilen sürenin bitiminden bir gün önce idareye bir dilekçe göndererek işin geçici kabule hazır olduğunu bildirmiştir.

Bu davranış, yüklenicinin ihtarnamenin içeriğinden ve kendisine tanınan süreden haberdar olduğunun açık bir kanıtıdır. Dolayısıyla, tebligat usulsüz de olsa, muhatap tarafından öğrenildiği için hukuken geçerli hale gelmiştir. Bu nedenle Yargıtay, feshin salt tebligatın EKAP üzerinden yapılmış olması nedeniyle usulsüz sayılamayacağına ve mahkemelerin bu yöndeki kararının hatalı olduğuna hükmetmiştir.

 

Analizin Sonucu ve Taraflar İçin Çıkarımlar

Bu karar, tebligat hukukundaki "şekilcilik" ile "muhatabın öğrenmesi" ilkesi arasındaki dengeyi göstermesi açısından son derece önemlidir.

İdareler İçin Çıkarımlar: İdareler, fesih gibi kritik işlemlerde tebligatları kanun ve sözleşmede belirtilen geleneksel yöntemlerle (noter, iadeli taahhütlü posta) yapmaya devam ederek hukuki riski en aza indirmelidir. Ancak, EKAP gibi platformlar üzerinden yapılan bir bildirimin de, muhatabın bunu öğrendiği ve buna göre hareket ettiği kanıtlanabildiği sürece, mahkemelerce geçerli kabul edilebileceğini bilmelidirler.

Yükleniciler İçin Çıkarımlar: Yükleniciler, kendilerine usulsüz bir yolla ulaştığını düşündükleri bir tebligatı (örneğin EKAP, e-posta) görmezden gelmemelidir. Tebligatın içeriğini öğrendikleri anda, hukuki sonuçlar doğmaya başlayabilir. Bu nedenle, tebligatın usulüne ilişkin itiraz haklarını saklı tutarak, aynı zamanda tebligatın esasına ilişkin cevap verme ve gerekli işlemleri yapma yükümlülüklerini de süresi içinde yerine getirmelidirler. "Bu tebligat usulsüzdür, o yüzden yok hükmündedir" şeklindeki bir yaklaşım, ciddi hak kayıplarına yol açabilir.